Haber/Röportaj: Zeynep Gülcan Durmuş

Tekirdağ - Çorlu Yunus Emre İlkokulu’nda sınıf öğretmenliği yapan Canan Kan‘a sorduk.

Neden DUYMAYAN KALMASIN ?
Çocukluğumdan beri, sanıyorum 7 yaşımdan beri işaret diline olan özel bir merakım yüzünden.
Bu merak öyle böyle değildi.
Çocukken insanın unutamadığı hep içinde yaşattığı ve sır gibi içinde sakladığı belki kendisine bile söyleyemediği ama içinde hep var olan ve 30 küsur yıl çiçek açmayı bekleyen tomurcuk gibi bir merak.Bu merakın adı Gülay denilen küçük bir kız çocuğu..

Bir öğretmenin sesi: Duymayan kalmasın!
Bir öğretmenin sesi: Duymayan kalmasın!


Mahallemizde oturuyordu ablası hemşire idi ve ben küçükken doktorun verdiği iğneyi vurulmak için annem elimden tutup onlara götürürdü. Orda benden bir yada iki yaş büyük bir çocuk daha vardı.. Gittiğim zaman iğne korkusu olmazdı bende, hatta iğnemin olduğuna sevinirdim bile çünkü Gülay’ı görecektim. Her gittiğimde onu masanın başında oturmuş boya kalemleri önünde, resim yaparken bulurdum… Çocuktu, çocuktum ve ben ona hayrandım..Bunu ona hiç söyleyemedim o da bunu benden hiç duymadı..Çünkü sağır ve dilsizdi. O zamanlar büyüklerimiz bize öyle söyledi ‘’lal’’’çocuktum ,çocuktu.. Büyükler biliyordu ve biz hiçbir şey yapmadan belki de çok şey yapıyorduk.. Ama bilmeden birbirimizin duygularından habersiz aramızda büyük bir camdan duvar vardı. Engelimiz vardı. Onun da benim de, O duyamıyordu ben de susuyordum..
Bir yıl sonra tekrar hasta oldum.Çok sık hasta olurdum, bademciklerim şişerdi ki sona aldırdık..Doktor iğne verdi ben sevindim.Çünkü Gülay’ ı görecek ve o harika çizdiği resimlerini görecektim ,masal gibi bir şeydi..Hastalığımı sevmeye bile başlamıştım ..
Kapıyı çaldık, annem elimden tutmuş her zamanki ses tonuyla bana cesaret vermeye çalışıyor ‘’korkma kızım acımayacak’’ bir de ‘’Aferin kızıma’’ diye… Kapı açıldı içeri girdik hemen masaya baktım.. Masanın üzeri derli toplu ne kağıt ne boya kalemi ve de yapılmış bitmiş bir resim var.Anladım tabi Gülay yok.O an büyük bir acı kapladı içimi ‘’özlem’’ hiç konuşmadığımız sadece birkaç dakika yan yana gelip onun yaptıklarıyla hayranlık duyan ben ve benim hayranlığımın farkında olan ve resimlerini göstermek için sabırsızlıkla beni bekleyen Gülay.. yoktu..
Sordum annesine ‘’nerde?’’ diye
‘’Okula gitti’’ dedi


Ama ‘’akşam’’ dedim,’’çocuk bu, akşam okul mu olur?’’ dedim.
‘’Sağır benim kızım, normal okula gidemiyor o yüzden yatılı okula gönderdik dedi..
Dünyam ikinci kez karardı. Evinden uzak ailesinden uzak okumak için hepsini bırakıp gitmek zorunda kalmıştı..
Yıllar geçti ben Eğitim Fakültesini kazanmıştım sanırım son sınıftım..O güne kadar belki dışarıda birkaç kez karşılaşmıştık.. Sadece gülümseyerek gözlerimizin içine bakıp o çocukluk günlerini hatırlayıp öylece geçip gitmiştik.
Öğretmen olmuştum o yaz hiç unutmuyorum onunla sokağın ortasında karşılaştık çok güzel bir genç kız olmuştu bana gülümseyerek geldi Öğretmen olmuştum o yaz hiç unutmuyorum onunla sokağın ortasında karşılaştık çok güzel bir genç kız olmuştu bana gülümseyerek geldi cihaz takmış işaret dili öğrenmiş dudak okumaya başlamıştı. Canım benim… ne kadar da çaba göstermişti. Bizim gibi olmak için..
Ben ne yapmıştım? O da çocuktu ben de o konuşabilmek için duyabilmek için nelerini feda etmişti. Eşit değildik ama çocuktuk.

Bir öğretmenin sesi: Duymayan kalmasın!
Bir öğretmenin sesi: Duymayan kalmasın!

Şimdi anlıyorum tüm olanları tabi. İşaret Dili kursunu almaya başladıktan sonra o küçük çocuğun neler yaşadığını, neler hissetliğini..Sanki o çocuğa karşı mahcuptum ve artık çaba gösterme sırası bendeydi en az onun kadar benim de çaba göstermem gerekiyordu ona borçluydum ve bu yüzden ‘’Duymayan Kalmasın’’ dedim

KİMLER SİZİ DUYMALI…
İlk olarak Duyan İnsanlar beni duymalı.. Ben diyorum ki
Sessiz dünyalarda büyüyen çocuklar var.. Bu çocuklar çok yalnız, hayata diğer çocuklardan çok ama çok geride başlıyorlar..çünkü işitme engelli ve ya sağırların yaşadıkları sağlık süreçlerinden tutun gittiği okullar , aldıkları konuşma ve dil terapileri çok yıpratıcı bir süreç toplumdan ayrışarak büyüyorlar ve yetişkin olduklarında ise çoktan soyutlanmış mutsuz ve acı çeken bireyler olarak yetişiyorlar..
Ben bugün için bir şey yapamam değiştiremem ama bugün attığım tohumlarla gelecekte çok şeyi değiştirebilir..Çünkü duyan Çocuklara İşaret dili öğreterek bu dünyada sesleri elleri olan çocuklar olduğunu anlatıp, onlar için; onlarla sohbet etmek, onları anladığımızı göstermek bu dünyada yalnız olmadıklarını anlatabilmek için çaba gösteriyoruz..Öğrencilerim farklılıklara saygı duymanın yanı sıra engel dediğimiz şeyin aslında onların duyamaması değil bizim onları anlamadığımız olduğunun bilincine vardılar..İşaret dili Öğrenerek üzerlerine düşen insani görevi sorumluluğu yerine getirmenin huzurunu da yaşıyorlar..
Ben Bir öğretmen olarak işitme engelli çocukların yatılı okullarda ve ya özel eğitim okullarında okumasını değil de birlikte kendi mahallesinde duyan çocuklarla aynı okula gitmelerini istiyorum.Hatta kendi sınıfımda işitme engelli öğrencilerin olmasını da buradan duyurmak istiyorum.. Bu dünyada birlikte yaşamak çok da zor olmasa gerek..Bu bizim insani görevimiz..
En acı olan şu; Ailemizde yakınımızda işitme engelli yoksa bu dili öğrenmek gibi bir ihtiyaç duymuyoruz bizi ilgilendirmiyor gibi hak iddia ediyoruz. Etrafımızda bu insanların yaşadığını fark etmiyoruz bile ..Halbuki onlar var… Her yerde var . Toplum tarafından anlaşılmadıkları için topluma karışamıyorlar..Bu uzaklığı bu kopukluğu gidermenin yolu işaret dili eğitiminden geçiyor..

Duyan insanlara sesleniyorum!
Sağır ve işitme engelli çocukları düşünün onların yalnız büyümesine izin vermeyin. Hayata diğer çocuklardan çok geride başlıyor ve zor şartlarda devam ediyor bizler de onlara borçluyuz, bu bizim görevimiz. Onları yok sayamayız. Duyan çocuklara bu bilinci bizler vermeliyiz. Büyüdükten sonra onları bir araya getirmenin ne anlamı var..?
Çocukken anısı olmalı, arkadaşı olmalı birbirlerini anlamalı kabullenmeli bilinçlenmeli
Dedim ki’’ Çocuklar yalnız bir başına bir birinden kopuk büyümesin.’’. Ben çocukluğuma gidip daha önce yapamadığım bir insani görevi yapmam gerektiğini hissettim iliklerime kadar. Ve öğretmendim çocuklarım, benim ile Gülay ‘ın yaşadıklarını yaşamasın istedim sağır çocukların varlığından haberi olmayan tüm çocuklar birbirlerini duysun istedim ve .. Öğrencilerim ile birlikte engelleri kaldırdık.
Onlar; arkadaşlıkların dostlukların engel tanımayacağını SESSİZ DE kurulabileceğini yaşayarak gördüler ve benim yüreği kocaman çocuklarım sevgiyle yeni dostluklar arkadaşlıklar kurdular. İşaret dilini öğrendiler. Biliyoruz ki bizler bu dünyada birlikte yaşıyoruz ve varlığımızı görmeli birbirimizden haberdar olmalı ve bütünlük içinde yaşamalıyız.Duyanlara sesleniyorum..’’DUYMAYAN KALMASIN’’
Sizler küçücük olduklarına bakmayın kocaman yürekleri var onların.

DUYMAYAN KALMASIN SOSYAL MEDYADAN DA SESİNİ DUYURMAYA ÇALIŞIYOR…

EVET Duyan insanlara ;İşaret dili farkındalığı için youtube kanalından sesleniyorum..İşaret Dilinin kolay öğrenilmesi hafızda daha uzun süre kalması unutulmaması için sevilen şarkıları işaret dili ile öğretmeye çalışıyorum..
Öğrencilerim ile birlikte Belirli gün ve haftalara özel etkinlikler hazırlıyoruz tabi Velilerimizin desteği ile çoğalıyoruz…
Ayrıca şunu da söylemeliyim ki ‘’Duymayan Kalmasın Kanalı ‘’sayesinde ‘’Daha çok kişiyeulaştım bu beni çok mutlu ediyor çünkü yüzlerce mesaj alıyorum öğrencilerden tutun öğretmenlere ‘’Duymayan Kalmasın’’ diyen.. Binlerce kişi bu kanal sayesinde işaret dili öğreniyor .Sırf bir işitme engelli veya sağır biri ile iletişim kurmak için :Duyan insanlar duyamayanlar için artık bir şeyler yapıyor hem de sadece iletişim için başka hiçbir nedeni yok..Bu dili biz meslek olarak görmüyoruz ..İşitme engelliler öğretmenleri ,tercümanlar tabii ki var işlerini çok da iyi yapan hakkıyla…Ama biz bu dili SADECE onlarla iletişime girecek, anlayacak kadar öğreniyor öğretiyoruz. ..İşaret dili uzmanı vs değiliz ..Bu toplumda bir arada sohbet edecek ve birbirimize yardım edecek kadar…

BİR ÖĞRETMEN OLARAK; GENÇLERE SESLENİYORSUNUZ..?
Duymayan Kalmasın Gençlerimize açılan bir kapıdır.. Gençleri toplumda faydalı işlere yönlendiren bir projedir. Gençlerimize verilen bir sorumluluktur..

İşaret dili öğrenen gençler, ilkokullara gelsinler çocuklara bir saat gönüllü olarak Toplum Hizmeti adı altında işaret dili öğretsinler.. Hem onlar için bir deneyim hem çocuklarımız için faydalı her iki tarafın da kazançlı çıkacağı sonucunda engellerin kalktığı bir süreci yaşayacaklardır..

Son söz olarak;
İşitme engelli bir çocuğun yazarak en merak ettiği şey şu olmuş,
‘’Güneş doğarken ve batarken ses çıkarıyor mu?’’